Bisiklette milyar euroluk ihracat fırsatı

Avrupa Komisyonunun bu yıl 18 Ocak’ta Çin’den ithal edilen elektrikli bisikletlere anti damping vergisi konulduğunu açıklaması, Türk bisiklet üreticileri açısından büyük fırsatlar doğurdu. Önümüzdeki birkaç yıl içinde Türkiye’nin bisiklet sektöründe AB’ye yönelik bir ihracat üssü olması çok mümkün.

Hepimizin bildiği gibi dünyada çevreci akımların etkisi giderek büyüyor. Fosil atıkların doğaya verdiği zararları önlemek konusunda hükümetler birbiri ardına çözüm önerileri sunuyor, hatta somut adımlar atıyor. Büyük firmalar da gelecek stratejilerini bu yönde planlıyor. Bunun en bariz örneklerinden biri olarak, benzinli ve mazotlu araçların artık yavaş yavaş yerlerini elektrikli modellere bırakmaya başlamasını görebiliriz. Bugün birçok dünya devi otomobil markası, önümüzdeki yıllarda mazotlu modellerini üretimden kaldıracağını dahi açıklamış durumda .

Hiç şüphesiz Avrupa bu dönüşümün başlangıç noktalarından biri . Bu dönüşümün en büyük yansımalarından birini ise Avrupa’da yaygınlaşan elektrikli bisiklet kullanımı gösteriyor . Avrupa’da zaten yaygın olan bisiklet kullanımı, elektrikli bisikletlerin yaygınlaşmasıyla farklı bir ivme kazandı. İnsanlar ulaşım için otomobillere alternatif olarak e-bisikletleri her geçen yıl daha da fazla tercih etmeye başladı.

Aşağıda Avrupa Bisiklet Üreticileri Konfederasyonunun yaptığı bir çalışmadan aldığım bilgileri görebilirsiniz. 2006 yılında sadece 98 bin adet olan e-bisiklet satış adeti, 2017 yılına gelindiğinde 20 kattan fazla artarak 2 milyon adetin üstüne çıktı. Hatta gayri resmi verilere göre 2018 yılında bu rakam 2 milyon 250 bin adete ulaşmış durumda.

Peki, yazımın başlığında belirttiğim, “Türkiye için milyar euroluk ihracat fırsatı yaratan asıl durum bunun neresinde diye” sorabilirsiniz. Ocak 2019 tarihine kadar yanı başımızdaki bu büyük pazardan en büyük payı Çin almaktaydı. Ancak 18 Ocak 2019 tarihinde Avrupa Komisyonu Çin’den ithal edilen elektrikli bisikletlere anti damping vergisi konduğunu açıkladı. Anti damping vergisi oranı firmalara göre farklılık gösterse de genelde uygulanan yüzde 33,4’lük oran, Çin’den AB’ ye elektrikli bisiklet satışının önünü tamamen kapamış oldu. Avrupa Bisiklet Endüstrisi Derneğinin (EBMA) yaptığı çalışmalara göre bu anti damping uygulaması başlamasaydı Çin’den AB’ye 2019 yılında 1 milyon e-bisiklet ihraç edilecekti. Yine EBMA’nın yaptığı araştırmaya göre, Çin’in pazarda etkisiz hale gelmesiyle bu durumdan en çok yararlanacak ülkelerin başında ise Türkiye gelmekte. Hollanda, Almanya ve Fransa gibi bisiklet kullanımının yaygın olduğu ülkelerde ortalama bir e-bisikletin satış fiyatının 2.000 eurolara yaklaştığını bilirsek, önümüze çıkan bu büyük fırsatı görebiliriz.

Şu an AB sınırlarında yaklaşık 12 milyon elektrikli bisikletin kullanımda olduğu düşünülüyor. Avrupa Bisiklet Federasyonunun (ECF) yaptığı öngörüye göre 2030 yılına gelindiğinde ise Avrupa’da toplam 62 milyon e-bisiklet kullanımda olacak. Yani 10 yıl içinde yaklaşık 50 milyon e-bisiklet AB sınırları içinde satılmış olacak.

Bu astronomik adetler tabii ki iştah kabartıcı ve Türkiye açısından inanılmaz fırsatlar doğuruyor. Fakat elbette bu pazarı kimse bize altın tepside sunmayacak. Avrupalı birçok bisiklet üreticisi firma, kapasitelerini artırmak için çoktan çalışmalara başladı . Çinli bisiklet üreticilerinin bazıları üretimlerini AB ülkelerine taşımak için çalışma içerisinde. Türkiye’de faaliyet gösteren ve hali hazırda belirli adetlerde AB’ye bisiklet ve e-bisiklet ihracatı yapan fabrikalarımız mevcut. Bu fabrikalarımız söz konusu gelişmeye ayak uydurabilmek için kendi adlarına çeşitli çalışmaları başlatmış durumdalar. Eldeki imkanlar dahilinde birçok dünya devi firma ile rekabet ederek, bu pazarda yer almak için mücadele içindeler. Bisiklet sektörü Türkiye’de henüz emekleme aşamasında, dolayısıyla yerel üreticilerimizin bu büyük pazardan pay alabilmeleri için kamu tarafından destek görmesi şart görünüyor .

Hali hazırdaki genel desteklerin, belki de pozitif ayrımcılık yapılarak bisiklet üreticilerimize daha da artırılarak sağlanması, önümüzdeki birkaç yıl içinde Türkiye’yi bisiklet sektöründe AB’ye yönelik bir ihracat üssü haline getirebilir.

Türkiye’nin AB’nin ana e-bisiklet ihracatçısı konumuna gelmesiyle daha sonra bu sektörde faaliyet gösteren birçok dünya devi yedek parça tedarikçisi ve lastik üreticisinin de Türkiye’ye üretim üstü kurmasının kaçınılmaz olacağı kanaatindeyim. Şu an ancak 50 milyon euroya yaklaşmakta olan bisiklet ihracatımızın, yakın gelecekte bu fırsatla birlikte milyar eurolara çıkmaması için bir neden yok. Takip eden süreçte dış yatırımcıların yani ana tedarikçilerin ülkemize yatırım yapmasıyla bu ihracat rakamının mevcut pazar verileri değerlendirildiğinde 10 yıl sonunda yıllık 5 milyar euroya çıkması hayal değil . Kamunun desteğinin yanı sıra tüm paydaşların üzerlerine düşen yükümlülükleri yerine getirmesi bu hedef için yeterli olacak.

sursa:   dunya

 

Lasă un răspuns